Evvet... Herkes yazdığına göreee ben de yazmazsam olmaz diyerek başlıyorum lafa. Hayırlara vesile olsun. Pek de mümin oldum amanın. Bu yazı Haziran ayının da ilk yazısı olmuş olacak. Finallerim başladı arkadaşlar ve o yüzden yazı yazarken pek de mantıklı düşünemeyebilirim. Ayrıca yazılarım bazen 2 günü bulabiliyor. Çünkü fotoğraflar ve her biriyle ilgili bilgiye ulaşmak ve aynı zamanda haklarında yazı yazmak pek de kolay değil, anlayacağınız üzere. Neyse canım şimdi bunları konuşmanın sırası değil.Zaman gıybet zamanı efenim. He bir de unutmadan bu sene Festival L'Oreal Paris sponsorluğunda.
İlk olarak güzeller güzeli Türk kızlarımızla başlarım tabii ki. Azra kızımızın lame Kaufman Franco imzalı elbisesini beğendim valla. Sade ve gayet de hoş olmuş. Yalnız sponsorluktan filan bahsetmişken, ben bu saçlara laf etmeden duramam ki. Ben hayatımda kendini bu kadar çirkinleştirmeye çalışan güzel görmedim. Tabi tek sorun saç! Yemin ediyorum başka bir sorunum yok güzelimizle. Ben bu kıza koyu renk saç yakıştırıyorum arkadaş!
ikinci güzelimiz de Fahriye Evcen oldu. Ben bu kadına hayranım! Bu kadar duru ve saf bir güzellik olamaz diye düşünüyorum valla. Beyaz tuhaf kollu bir elbise giyip, değişinkli şeyler yapmaya çalışmış. Bana kalırsa o Tom Ford tuvaletinin kolları olmasaydı daha zarif ve şık olabilirdi. Tom'cuğum sana da mı akıl vereceğiz! Saçlarına gelinceee, çok uğraşsız ve anlamsız buldum. Sonuçta L'Oreal Paris'in sponsorluğunda yürüyen bir festivaldesin kızım. Kendinize gelin, kendinizi yanlış lanse etmeyin. Ben sadece sizi düşünüyorum.
Cansu Dere'ye de geldik işte. Kızları oraya 'Güzellik elçisi' olarak gönderiyoruz, ikisi cillop ama bu kızımız... Yavrucum seni 'tomboy' ol, oğlanlarla top oyna diye m gönderdik. O saç ne be oğluş. Bir de Superman gibi pelerin takıştırmışlar sana. Georges Hobeika tasarımı pelerinli beyaz tulumunu hiç mi hiç beğenmedim Cansu'cuğum. Derhal sana yeni bir stilist gerek.
Yorumlar
Yorum Gönder